İyi filmdi ama hapishane temalı bir film olarak eksiği oldukça fazlaydı. Hapishane temalı film ve dizilere meraklı izleyiciler ne demek istediğimi çok rahatlıkla anlayacaklardır.
Yorumlar
Tijen
Filmi izlemedim, izlemem de... Sadece konuyu biraz biliyorum. "O zaman niye yorum yapıyorsun?" diyeceksiniz. "Türkleri, Türkiye'yi kötülüyorlar vs. vs." gibi sebeplerden değil sadece bu yaşananların gerçek olma olasılığının yüksek olmasından dolayı... Ayrıca bu filmden önce Türkler çok mu seviliyormuş?
tcknmx
@Tijen, milli değerlerimizi küçümsediği falan yok aslında. abd latin amerika ülkelerini de bu biçimde yansıtıyor. bi kere çıkıp şikayet edeni gördün mü? türkler dini mezheplerden ötürü filmde "anlatılan" gerçeklik payı %80 olan olayları bünyelerine yediremiyor. sanki çok masumuz ya.
Frank Castiglione
Film iyi kurgulanmış bir film. İyi bir film değil iyi bir kurgunun altında eleştirmek için eleştirilen bir film olmuş. O dönemki Türk adaleti ABD'li yapımcı sempatizanları tarafından ne yazık ki doğranmış durumdadır. Billy'nin gerçekte yaşadığı sorunlar anlatılmış olunsaydı film bu kadar evrensel bir çapta duyulmazdı ki kurgu işin içine girince de haliyle Türk gelenek ve göreneklerini, adaletini veya adetini eleştirmisler. Buna da biz "kahramanlık" kelimesinin altında yatan "kalpazanlık" diyoruz. Bizim gardiyanları veya polisleri her neyse birer faşist veya homoseksüel olarak göstermeleri de içler acısı. Biz Türk halkı olarak bu filmi 90'lı yıllarda da sinemamızın içine dahil etmemişiz. Bunlar Hayes'ın kurguladığı kitaptan alıntı ve dipnotlardır. Böyle bir şey Türk Tarihi'nde olmadı ve olamaz da. Oyuncuların Türk bile olmadığı bile görülüyor. O dönemki Türk halkını da çok iyi anlatmış bir film zaten burası esas noktası idi gerçekten güldüm. Ama hiçbir zaman benim adaletim eleştirilemez hele de bu bir yabancıysa. Filme ben gerçek hayattan uyarlanmış gözüyle bakmadım sadece senaristin kurguladığı bir film olarak bakıyorum verdiğim puan açısından diyorum. İyi seyirler...
constantine_wick
Abartı s*çmığı. Bakın bunun millî hassasiyetlerle, alıngan olup olmamakla en ufak bir alakası bile yok. Bilsem ki filmdeki anlatılan işkenceleri, şiddeti, bizzat kitabın yazarı iddia ediyor ve iddialarında da ısrarcı, söyleyecek sözüm olmaz. Doğrudur olmuştur, der geçerim ama yazar bile böyle şeylerin olduğunu dile getirmemiş. Hatta filmin ardından insanların Türklerden nefret etmesinden dolayı kendini çok suçlu hissettiğini pek çok kez açıklamış. Hatta o da yetmemiş, 2014 yılında New York’ta 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı törenlerinde Türk Bayrağı’nı göndere kendi elleriyle çekmiş. Filmin bu kadar -yani s*çmık derecesinde- ajitasyon yapmasının, bire bin katmasının nedeni, muhtemelen filmin daha çok ses getirmesi hem de belki Abd’deki Türklüğe düşman etnik lobilerin desteğidir, diye tahmin ediyorum.
Hayatta saf siyah, saf beyaz var mıdır, hiç gri yok mudur tartışmaları bir yana bence bu film saf siyah değil, daha çok siyaha yakın bir gri. Her ne kadar kendileri Türkleri tamamen siyah olarak betimlemiş olsalar da dönemine göre bakarsam bence iyi çekilmiş bir olduğunu söyleyebilirim. ‘İyi bir film değil, iyi çekilmiş bir film.’ Şimdi gelip de ‘kendinle çelişiyorsun’ yazılmasın diye açıkladım.
Keşke gerçeği daha yalın bir şekilde aktarsalarmış beyazperdeye, o zaman bizler de müteşekkir olabilirdik kendilerinden ancak tekrar ediyorum bu film bir abartı s*çmığından öteye geçememiş.
Son olarak demek istediğim de şimdi bu filmden çıkarılacak bazı dersler yok mu, var elbette. Abd’nin gençleri bu filmle büyümemiş olsalar da oranın da boomerları ve bizi hâlâ filmdeki gibi sananları var. Bizlerin de dünyanın gittiğimiz her yerinde kendimizi elimizden geldiği en iyi şekilde tanıtmamız, iyi izlenimler bırakmamız ve bu algıyı kırmamız lazım. Yoksa filme imbd’de 1 yıldız versek, yönetmenine küfretsek ne fayda…
Jack_
Türkiye mahkemelerinde siyasi iradenin baskısıyla hukukun işleyişine nasıl müdahele edildiğini döneminin şartlarıyla anlatan ve yine uluslararası siyasetle kara propagandaya dönüşen film. Yargıç demeye bin şahit gereken tipin yunan türkçesiyle " Ankara'dan elim kolim bagliii " diyip durması vaziyetin ifşasıdır.
Bunun haricinde kabak kafalı infaz memurunun zalimliği , insafsız görevliler , paragöz avukatlar , rüşvetle dönen çarklar , kir pas içinde mekanlar , bireysel azgınlıklar , hasta ruhlar her toplumda görünen örnekler.
Film günümüz Türkiye'sinde devede kulak kalır.
Yemekleri berbat propagandasına gelince ... Halt yemişsiniz.
constantine_wick
@Jack_, Bence bu filmde altyazı, İngilizceye değil Türkçeye gerekliydi. Böyle kulak kanatan bir Türkçe olamaz.🤦🏻
Tura
Tabii ki abartı var. Filmlerin çoğu öyle değil mi? En basit aşk ya da kavga sahneleri öyle değil mi? Bana 12 Eylül dönemini hatırlattı. Elbette film önce çekilmiş ama o dönemlerde keyfi uygulamalar ve işkence çok yaygındı kimse yoktu demesin ama sanırım bu filmdeki gibi de değildi. Rüşvetsiz hiç bir iş yürümezdi. Ben sanki Türkiye değil de başka bir ülkeymiş gibi izlemeye çalıştım ne kadar başarılı oldum bilinmez. Pek başarılı göremedim filmi. Yine de suç ve cezaya, merhamete ve suçun zamana ve ülkeye göre ne kadar değiştiğine dair güzel yorumlar vardı ama yetersizdi. Eskiye ait afişleri, asker polis kıyafetlerini falan görmek hem hoş hem de acıyla karışık duygular oluşturdu.
Burak Asper (Ziyaretçi)
Bu film gerçek hikayeden alınmıştır. Ama çok önemli farklılıklar vardır ve konuya o dönemdeki Türk düşmanları tarafından aleyhimize aşırı eklemeler yapılmıştır.
Aralık 2004´te Türkiye´ye yaptığı bir ziyaret sırasında kitaptan uyarlanan filmin senaryo yazarı Oliver Stone yazdığı şeyleri çekim aşamasında fazla dramatize ettiğini kabul ederek özür diledi.[4].
Yakın zamanda Amerikan basınına yaptığı açıklamalarda da Billy Hayes Türkiye hakkında fikir ve anılarının filmde olduğu gibi sadece negatif şeylerden oluşmadığını ve filmde çarpıtılan Türkiye görüntüsü yüzünden vicdan azabı duyduğunu belirtiyor.
alper avc (Ziyaretçi)
bence ülkeler arası ilişkileri böyle basit olaylar çerçevesinde değerlendirmeyin. Sinemada propaganda vardır ama para kazanmak önceliklidir aksi halde ilerde film yapamazsınz. Bu filmin yapıldığı yıllarda yani insanların yeni yeni uçakla dünyanın dört bir yanını gezmeye başladığı yıllarda 3. dünya ülkelerinin ilkel hapisane ortamlarına mahkum olan yabancıların anılarına ilişkin bir moda vardı. Mesela Tayland hapisanelerinde benzer bir durum yaşayan ve anılarını yazan Warren Fellows gibi. Damage has done kitabını yazmıştı ve oldukça iyi sattı. Fazla alıngan olmayalım :)
Esasında bu film ermeni diasporasısının siparişle çektirdiği ve o yıllarda işsiz olan Oliver Stone'a yazdırdığı aşşalıyıcı bir filmdi. 1978 oscar ödüllerindede ermeni lobisinin isteklerini yerine getiren Oliver Stone'a en iyi senaryo ödülünüde getirmişti.
Fİlmin başrol oyuncusu ise ironik şekilde gerçek hayattada gay bir aktördü ve AİDS'e yakalandı. Filmden 12 yıl sonra 41 yaşındada intihar ederek öldü.
Geceyarısı ekspresi filmi özellikle ermeni ve rum lobisinin büyük reklam kampanyalarıyla tüm dünyada Türkiye karşıtı faaliyetler için bir kültür-sanat silahı olarak kullanıldı ve bu durum 80 darbesinin yaşanması ile birlikte Türkiye'nin imajını çok zedeledi. Uzunca yıllar sadece bu filmin etkisiyle turizmde büyük kayıplar yaşandı. Yabancı insanlar Türkiye ülkesini duyduklarında bu filmi hatırlar oldu. Bİr jenerasyon ne yazıkki bu algılarda Türkiye'yi kötü gördü.
Filmi çeken yönetmen Alan Parker ve senaryoyu yazan Oliver Stone, yıllar sonra 2000li yılların başında bu film için Türkiye'den özür dilemişlerdi ancak bu 2 yönetmenin kendi kariyerlerini yükselten ilk filmde ne yazıkki Geceyarısı ekspresi oldu.
Bir dip not daha eklersek; filmin müziklerini Top Gun, Scarface gibi filmlerin,ünlü kompözörü Giorgio Moroder yaptı ve ironik şekilde bu filmin müzikleri ilerleyen yıllarda Türkiye'de bazı yerli filmler ile çeşitli haber ve şov programlarının içerik müzikleri olarakda kullanıldı. Aynı şekilde filmin müziğini Arnold Swartzenegger'in oynadığı meşhur Runnig Man filmindede kullanılmıştı.