Anason kokulu bu filme adını veren Djam karakter olarak öyle iyi yaratılmış ki film boyunca filmdeki Fransız kadın karakter gibi peşinden neredeyse içgüdüsel olarak ardı sıra sürükleniyorsunuz. Hem de Türkçe ve Yunanca rebetiko şarkılar eşliğinde, dans ederek, yol boyunca bir göçebe kuş gibi. Kalkış ve varış noktaları ve aralarında toplumsal meseleler yönetmenin diğer filmlerinde olduğu gibi gözler önüne çırılçıplak sergileniyor. Zorunlu göçler, soyguncu bankacıların getirdiği yıkımlar gibi meseleler gündeme taşınıp izleyiciye hissettirilmesi filmin bir yanını kederli yaparken, her şeye rağmen şarkılar söylemeye devam etmek ise özgürlük çağrısıyla filmin neşeli, umutlu yanını besliyor.
Filmin göçebe kuşu, akan suyu ise şüphesiz müziklerdir. Müzikler film boyunca tıpkı nesilden nesile olduğu gibi tüm baskılara, toplumsal meselelerin ve ilişkilerin yarattığı tüm kederlere rağmen durdurulamaz bir şekilde akıyor, birleşiyor, dağılıyor, çoğalıyor dokunduğu her bedenin rengini, kokusunu alarak.
“Müzik ve özgürlüğü yasaklayanların üzerine işiyorum.”
Hem kafasındaki sınırları hem de fiziki tüm kısıtlamaları, müzik ile aşmış bir karakter Djam.
Özgür ruh Djam.