Yalnız adrenalin tavan, bunu inkar edemem. Baş karakterlerin tüm saçma, manyakça, saç-baş yolduran ve kanser eden avel davranışlarına rağmen o tempoyu diri tutmayı başarmışlar, ben sevdim. Yönetmen bu filmiyle belli ki bir tarz yaratmaya soyunmuş. Bunu filmi 3 ayrı kesite ayırıp sonra hepsini bir noktada buluşturmasından da anlayabiliyoruz. Ayrıca farkındaysanız izleyiciye katıksız, ham bir korku da vadetmiyor, bunu kullandığı o ince esprili sahnelerden de kolaylıkla çözebilirsiniz. Yönetmen final sahnesiyle de sanki o klişe haline gelmiş dümdüz, standart korku senaryolarında sıkça rastladığımız ‘Malum Son’a kafa tutarcasına “İstediğim sonu yazarım, bu benim senaryom,” demiş gibi hissettirdi. Kusur bulmak, mantık aramak için filmin başına oturursanız zaten ilk dakikadan itibaren soğuyup uzaklaşırsınız ve filmden keyif almazsınız. Bence birçok izleyicinin yaptığı en büyük hata da bu. Ben filmi kamera açılarıyla, yarattıkları kasvet ortamıyla, korku havasıyla, seçtikleri mekânıyla ve gerilim atmosferiyle şaşılacak derecede beklediğimden birkaç adım önde buldum.
Beklentilerimin çok üzerinde çıktı film. Baya iyiydi.